Türkçe Üzerine: Denemeler ve Eleştiriler

Yusuf ÇOTUKSÖKEN

 

 

 

Dil ustamız Yusuf Çotuksöken'den Türkçe üzerine...

Türkçe Üzerine-I  Denemeler- Eleştiriler adlı kitap, yazarımız Yusuf Çotuksöken’in çeşitli dergi ve gazetelerde dil üzerine (anadili, Türkçe öğretimi, sözlükler, yazım, dil yanlışları vd) yazdığı yazılardan   bir derlemeyi içeriyor.

“Her yazım küçük bir araştırma ürünüdür. Kimi yazılarımda kişisel gözlem ve deneyimlerimin yanı sıra izlenimlerimi de yansıtmaya çalıştım. Şu gerçeğin altını çizmeliyim: Türkçe’nin inceliklerini, sorunlarını, gizlerini araştırma yaparken daha çok da öğretirken sezdim, öğrendim. Türkçe yazılmış ya da Türkçe’ye çevrilmiş başarılı (özellikle deneme türünde) bir yapıtı okurken Türkçe’nin tadına vardım. Türkçe sevgim zamanla Türkçe bilincine dönüştü. Yazılarımın itici gücü bu sevgi ve bilinç oldu.”

“Bizim yaşama ortamımızın en önemli belirleyicilerinden biri de anadilimizdir. Dünyayı, olup bitenleri onunla kavrarız, bilgilerimizi onunla aktarırız. O varsa varız, o yoksa biz de yokuz. Bireysel ve toplumsal kimliğimizin en güçlü belirleyicilerinden biridir anadilimiz. Ünlü bir yazarın dediği gibi gerçek yurdumuz anadilimizdir.”

Bütün dünyada konuşulan Türk dillerini, lehçelerini ve bunların ağızlarını ele aldığımızda genel Türkçe’nin sözvarlığının birkaç milyon sözcükten oluştuğunu ileri sürebiliriz. Türkçe ve yabancı sözcükler, eski ve ölü sözcükler, yöre ağızlarındaki sözcükler, bilim-teknik-kültür-felsefe-sanat vd alanlardaki terimleri hesaba kattığımızda  Anadolu Türkçesi’nde 150-200 bin, Türkiye Türkçesi’nde 300-350 bin sözcük bulunduğunu  varsayabiliriz.”

“Türkçe Yazı ve Dil devrimleriyle gerçek kimliğini bulmuş; Türkiye insanlarının hemen her türlü gereksinmelerini, her yeni olgu, kavram, nesne vb’yi potansiyel olarak karşılayabilecek yetkinlikte bir bilim, kültür, felsefe ve sanat dili durumuna gelmiştir.”

Deneme ve eleştiri türünde kaleme alınan bu yazılarda   başarılı çalışmalar alkışlanırken, göze çarpan eksik ve yanlışlar, kimi zaman öfkeli duyarlığı yansıtsa da, haksızlık etmemeye özen gösterilerek, eleştirilmektedir. Çünkü bilime katkının bir yolu da eleştiriden geçmektedir.


okuyucu görüşü (Adil BOZKURT):

 

“T ü r k ç e      Ü z  e  r  i  n  e – I”

    Yusuf Çotuksöken  yetkin bir dil ve yazın adamıdır. Üretken bir Türk Dili ve Yazını  öğretmenidir. Şimdilerde İstanbul Beykent Üniversitesinde öğretim görevlisidir.   Çotuksöken’ i  yazın dergilerinde, dil dergilerinde günlük gazetelerin sanata ayrılmış eklerinde, ya da sayfalarında  yer bulan dil içerikli, özgün yazılarından bilirim. Yazılarının her birinde ele aldığı konular, çoklukla,  dilimizin kolay ve de yalın kullanılmasına; Türkçe’nin  arılaştırılıp yeteneklerinin geliştirilmesine;  insanımızda dil bilincinin oluşmasına  değgindir. Bilgi ağırlıklıdır, duru anlatımlıdır bu yazılar. Çotuksöken,  konularını nesnel veriler içinde  irdeler. Kendinceliklere tez beri  yakın durmaz.  Türkçe’ nin   özgünleşmesi karşıtı uygulamalara, duyarsızlıklara karşı bilinçli savaşım verir. Bir yandan yazın ve dil öğretmenliği görevini sürdürürken öte yandan, yazınsal üretimleri ile de, dilin toplumsal işlevlerine  katkılarını  boylandırır.

    Çotuksöken’ le  İstanbul’ da,  Uluslararası Kitap Fuarı’nda görüştüm. Sergievi kocaman, gez gez bitmiyor. Yayıncılar, biri birlerini diklemesine kesen ya da paralel duran caddelerin, sokakların  yanlarında dizilmişler. Dağıtım ve taşıma işleri, sergi alanı olarak kullanılan yapının içinde bile, araçlarla sağlanabiliyor. Sergievinde  bisikletle gezenleri de gördüm. Ne var, adı uluslararası olsa da  başka ülkelerden, başka dillerin üretimlerinin az olduğu  daha ilk bakışta kendini belli ediyor.  Yayıncılar, sergileme ve satış yapmalarının dışında bir de bildiriler, sunumlar içerikli toplantılar programlamışlar. Kararlaştırmıştım: Konuşmacıları  Yusuf Çotuksöken ile Dr. Veysel Kılıç olan  “Anayurdumuz Türkçe - Dilin İşlevleri” konulu bildiri sunma amaçlı etkinliğe ucu ucuna yetiştim. Konuşmacılar, konularında  nice yetkinseler, sunumlarında da o kadar “bir ben bilirim” ci değiller. Her iki yazın ve dil adamı da özenle seçtikleri sözcükleri ile katılanların, soluklarını tutarak dinlemelerini sağladılar. Konularındaki yeterliliklerinin gücünü, anlatım yetkinlikleri ile birleştirdiler; izleyenlerine  yararlı oldular.

     “Türkçe Üzerine Denemeler ve Eleştiriler -I-” (1) Yusuf Çotuksöken’ in  yeni yapıtı. Papatya Yayıncılığın  satış bölümünde edindim.  Türkçe’nin güncelindeki kimi sorunlar, her bir yazıda başka  boyutlarıyla   ele alınmış; nesnel çözüm önerileri getirilmiş. Denemeler, eleştiriler toplamı yapıt, ilki 1987 yılında yazılmış, sonuncusu 2001 yılı içinde okurlarını bulmuş elli altı yazıyı içeriyor. Yazar, on yılı geçen zaman diliminde, gazetelerde,gazetelerin yazın eklerinde, edebiyat dergilerinde yer bulan yazılarını önce konularına göre kümelendirmiş, her bölüme aldığı yazılarının hangi yazın ürününün hangi sayısında yer aldığını da belirtmiş, seçkisini hazırlamış. Konularına göre oluşturulan bölümler ile her bölümde yer alan metin sayıları şöyledir: “Anadili ve Öğretimi”(5) ; “Sözvarlığı”  (4) ; Toplum ve Dil” (3) ; “Türk Dili ve Dil Devrimi” (9) ; “Sözcükler” (11) ;  “Dil Yanlışlıkları” (8) ; “Sözlükler” (6) ; “Yabancı Sözcükler” (4) ; “Dil ve Yazım” (6) olmak üzere (9) bölüm içinde kümelendirilen (56) eleştiri ya da deneme türünden “seçme” yazı var. Yapıtın sonuna  eklenen “Dil Üzerine Seçme Kaynakça” bölümünde de, saydım, (151) yerli ya da yabancı yapıtın tanıtımına yer verilmiş. Bu sonuncu bölüm de;  “Dil” ile dilin kullanımları konularında “… ilk elde başvurulabilecek temel kaynaklar…” özellikli yetkin yapıtları içeriyor.

      Yapıtının önsözünde yazar, toplu yazıları konusunda şu açıklamayı yapıyor: “Yazılarımı iki cilt olarak kitaplaştırmayı kararlaştırdım. İlk kitaba; Türkçe Üzerine I – Denemeler ve Eleştiriler; İkinci kitaba da; Türkçe Üzerine II –Eleştiriler ve İncelemeler adını vermeyi uygun buldum.”  Bu kitapta, dille ( anadili, Türkçe, Türkçe öğretimi, sözlükler,kitaplar, yazım, vd) ilgili bir seçme yaptım. Son yazıyı, dil üzerine  bugüne değin yapılan çalışmalara ayırdım; ilk elde başvurulabilecek temel kaynakları derledim. (s.V11) Yapıta alınan yazıların her birisi alanlarında seçkinlikleri ile güvenilirlikleri ile benimsenmiş dergilerde,  gazetelerde yayımlanmış. Yazarın bu son yapıtına giren yazılarından biri,  “Türkçe’nin  Zenginleştirilmesi” konulu kurultayda yapılan çalışmalar ile bildirilerin değerlendirilmesi amaçlıdır. Bu yazı da, 23-24 eylül 1999 tarihinde gerçekleştirilen bilimsel toplantı sonrasında, İstanbul-Yıldız Teknik Üniversitesince hazırlanan yapıtın 220-227 sayfasında yayımlanmıştır. Orada yer alan değerlendirmesinde yazar, Türkçe’nin zenginleştirilmesine engel olan uygulamalardan “Eğitimsel Engeller”i şu sözlerle belirtiyor: “Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı  Türkiye’deki toplumsal değişimi izleyip eğitim izlencesini bu değişime (çağın, toplumun, gençliğin beklentilerine) göre planlama ve uygulama konusunda gereken çabayı gösteremiyor. Buna biraz önce değindiğimiz ideolojik yaklaşımları da eklerseniz durum daha iyi anlaşılır. Ders programlarının içeriği çağdaşlaştırılamamıştır. Öğretim yöntem ve teknikleri artık işlevsizleşmeye başlamıştır; kitaplar hala 1940’ların yöntemiyle hazırlanmaktadır; (Biçimlerindeki olumlu değişmeler çok fazla bir anlam taşımıyor.) öğretmenler alışkanlıklarından kurtulamamaktadır; öğretmen merkezli eğitim ve ezberci eğitim, ne kadar karşı çıkarsak çıkalım, bir türlü terk edilememektedir… (Kimi umut verici kıpırdanmaların gerek resmi gerek özel kesimden geldiğini söylemeliyim.)” (s.91)   Çotuksöken,  dilimizin geliştirilmesinde olduğu kadar, dil ve yazın eğitimimizin yetkinleştirilmesinde duyarlıdır. Deneyimlerini, birikimlerini, bilimsel verilerin ışığında değerlendiriyor. Aydın olmanın bilinci içinde gerekeni  yapıyor: Başvuru nitelikli yazılarının, dergi ya da benzer özellikli sürekli yayınların sayfalarında kalmasına izin vermiyor, yapıtlaştırıyor.     

 Yusuf Çotuksöken’ in seçilmiş  yazılarının odağında ‘Türkçe’ duruyor. Yeri geliyor, dilimizin varsıllıkları; yazın, bilim, ekin dili olarak yeterlilikleri örneklerle kanıtlanıyor. Ayrıca, Türkçe’nin yoksullaştırılmasına neden olan bilinçli / bilinçsiz çabalar; bu bağlamda dil devrimimizin getirileri; dilimizin daha da yetkinleştirilmesine karşı olanların bilimsel olmayan   dayatmaları ile bunların neden oldukları kullanım yanlışlıkları konularında eleştirel değerlendirmeler  yapılıyor. Kestirmeli anlatımla belirtilmek gerekirse Çotuksöken, yazılarının tümünde; dilin toplumsal boyut ile düşünsel değeri üzerinde yönlendirmelere giriyor. 

     Bizim dilimizin gelişkinliğini; eğitim  dili, bilim dili, sanat dili alanlarında  özgünleşerek daha da yetkinleşmesini savunanlar giderek azalıyor. Özellikle 1983 yılında Türk Dil Kurumunun bağımlı ve de güdülenebilir konumda yeniden yapılandırılması sonrasında, en ilkin, dilimizin  oturmuş  yazım kuralları içinden çıkılmaz bir karmaşa ortamına sürüklendi. Türkçeci olduklarını söyleyenler, dilimizin Yüce Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumunun başlattığı  çabalar sonucu kazanımlarını desteklediklerini, yeri olsun olmasın, bir kişilik değerlemesi boyutunda belirtenler, şimdilerde bırakınız dil devrimine karşı olanları eleştirmelerini, kendi yazılarında bile özensiz olabiliyorlar. Giderek,  kimseler, kimlerin nasıl yazdıklarının  ayırdına varmaz oldular. Türkçe’nin gücünü, yazın dili olarak değerinin tartışılmazlığını bilen eden de azalıyor. Bu konularda bilgilenmek isteyenlerin  başvurabilecekleri kaynak nitelikli yapıtlar üretenler de  aranır oldu. Yazın adamlarımız, düşün adamlarımız  duyarsızlaştıkça, aldırmasızlaştıkça  bu kez de dilimizi batı dillerinin “boyunduruğuna” veremeden yanalıkları belliler, karşı devrimciler, ortalarda  cırıt atıyorlar. Meydan, en genel özellikleri dil bilincinden yoksunların elinde kalınca da; “Ben yazarım, Türkçe’de üretirim” diyenlerin  yapıtlarında bile batı dillerinden, doğu dillerinden alınmış sözcükler gittikçe artıyor. İş, yerli sözcük, yabancı sözcük boyutunda kalmıyor. Dilimizin anlatım özellikleri, benimsenmiş kuralları karmakarışıklandırılıyor. Yusuf Çotuksöken’ in yaşanmış gerçeğini; “Türkçe’ nin  inceliklerini, sorunlarını, gizlerini araştırma yaparken daha çok da öğretirken sezdim, öğrendim.(…) Türkçe sevgim  zamanla Türkçe bilincine dönüştü”( s.VII )    bilenlerimiz de, bu uğurda araştırma yapanlarımız da iyiden iyiye azalıyor. Benim bir gözlemim var: Türkçe’de,  yapıt verenler çoğalıyor da Türkçe üzerine araştırma yapanlarımız, ilkeli tutumları ile yapıtlar verenlerimiz; dil yanlışlıklar üzerinde duranlarımız; özgün dil kullanımlarındaki özensizlikleri karşılarına alanlarımız, eleştirenlerimiz kalmadı ortalarda. Bunların hepsinden önemlisi toplumda dil bilinci de dil sevgisi de, öyle yavaş mavaş değil olabildiğince hızla geriliyor.   Yusuf Çotuksöken, son yapıtı ile Türkçe’nin geliştirilmesine engel özellikli bu kötü gidişe karşı çıkamaktadır. Bu bağlamdaki değerlendirmelerini, eleştirilerini, öngörülerini  Anadili ve Öğretimi, Toplum ve Dil, Türk Dili ve Dil Devrimi bölümleri içinde yer alan yazılarında  ele alıyor, irdeliyor. “Dil, göksel - tanrısal bir yaratı değildir. Önermesi şu soruyu gündeme getirir: Peki dilin yaratıcısı kimdir? Hemen yanıtlayayım: Dili yaratan, halktır. Halkın dilini yaratmadaki amacı da doğal,toplumsal ve teknik çevresiyle olan çok yönlü ilişkilerini düzenlemek ve bütün birikimini  geleceğe aktarmaktır. Daha kuşatıcı bir tanımla söylemek gerekirse dil, geleneksel bir bellektir.” diyor.(s.51)

      Her dil, salt o dilin  bilenlerinin iletişim aracı değildir. Her dil, o dilde düşünenlerinin duyuşsal, düşünsel kabıdır da.  “Osmanlıca, kulluğu şart koşan  bir ortaçağ imparatorluğunun diliydi; çağdaş Türkçe ise, Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan, yurttaşlık bilincine varmış insanların dilidir, ulusal dildir.”(s.85)  Yazar yaşamsal boyutlu konuya bu ölçekli yaklaşmış.  Dil devrimimizin karşısındakiler, başkaca gizil amaçlıları  bir yana bırakırsanız, Türkiye Cumhuriyetinin  yurttaşları olma bilincine varamamış olanlardır. İnsanımızın, dil sevgisi bilincini de , hiç mi hiç kuşkunuz olmasın, dil ve yazın eğitimimizin yeterliliği sağlayacaktır. “Dil” üzerinde düşünenler, Türkçe ve yazın eğitimine de yönelmek gereğini duyacaklardır. Yapıtta,  Türkçe eğitim ile  ders kitapları üzerinde  bu nedenle durulmuş; değerlendirmelere  yer verilmiştir

      Çotuksöken,  dilde kirlenmenin iki boyutu olduğunu benimsiyor; bunlardan birincisinin, yabancı dillerden yoğun biçimde dilsel birimlerin, yani sözcüklerin, kuralların, deyimlerin,terimlerin vb girmesi; ikincisinin de bireylerin dil kullanımında özensiz ve tutarsız davranmalarıdır diyor. Şu tartışılmazı  saptıyor: “Türkçe’nin gelişme olanaklarını kısıtlayanlar  kimlerdir?” diye soracak olursak… Öncelikle dil bilinci ve sevgisi olmayanlar; yabancı sözcükleri konuşma ve yazılarının arasına serpiştirmeyi marifet sayan aydınlar, yazarlar, gazeteciler; yabancı terimleri Türkçeleştirmeyi savsaklayan bilim adamları; yabancı sözcüklere karşı açılan savaşımda  Türkçe sözcük üretiminin yollarını tıkayanlar; yasak sözcükler dizelgesi yayımlayarak halkın iletişim özgürlüğünü kısıtlayanlar…” (s.109) Araştırmacı yazar yabancı sözcük kullanmayı marifet  sayanlar için “aydınlar” diyor. Bize göre, sanat yapmada, sağlıklı düşünmede ve duyumsamada; toplumsal iletişimde verimli olabilmede  özgün dilin değerini göremeyenlerin aydın değil, sözde aydın olduklarıdır. Günümüzün nice yazarlarının -Türkçe’de ürettiklerini  söylemelerine  karşın- yapıtlarında doğu / batı dillerinden alınmış sözcüklerin bini bir paraya olmasının açıklaması başkaca nasıl yapılabilir?... 

    Bizce   Çotuksöken’ in bu yeni yapıtı, içeriği ile de düzenlenmesi ile de güzel Türkçe’mizin özensiz kullanımlarına; üretim yeteneklerinin yeterince işletilmemesine karşı içeriklidir. Yazınsal üretimler hangi dilde üretilmişlerse, o dilin özgünlüğüne  bağlı kalmamalarından kaynaklanan sorunları kapsayan konuları  yalınlıkla ama yetkinlik içinde ele alan başucu metinler toplamıdır. Bununla birlikte  yapıtın 172-l76. sayfaları arasında yer alan “Yazarın Dili , Dilin Yazarı”  başlıklı metnin, yazın çevrelerinde  enine boyuna  üstünde durulması; yazarlarımızın da eleştirmenlerin de, deyim yerinde olur, eteklerindeki taşlarını önlerine dökmeleri  oylumludur. “Yazının bir dil sanatı olduğu…” ne kadar tartışılmaz ise; yazdım diyenlerin de, yazmalarını sürdürenlerin de, akıllarının ucunda bile olsa yazmayı geçirenlerin de dil bilgilerinin, dil bilinçlerinin, dil sorumlarının olacağı tartışılmazdır.

      Okuyunuz bu güzel yazıları; Türkçe üzerine eleştiriler – denemeler toplamı yapıtı okuyunuz. Dilimiz bizim ne kadar gelişkin ise düşüncelerimiz aynı oranda durudur, yetkindir. Kimler mi okumalılar: Öğretmenler, dil ve yazın öğretmenleri, Eğitim  Fakültelerinin Türk Dili ve Yazını Bölümlerinin öğrencileri gecikmeden okumalıdırlar. “Türkçe Üzerine”  yazılmış bu yazılar toplamı yapıt, okurlarının dil sevgilerinin boylanmasını, dil bilinçlerinin güçlenmesini sağlayacaktır. Yazarın, “Türkçe Üzerine – II  Eleştiriler, İncelemeler” adlı yapıtının geciktirmeden çıkarmasını diliyorum. -  Adil BOZKURT


Türk Dili Kitapları - Bilimsel Kitaplar - Üniversite Ders Kitapları